Waters of Life

Biblical Studies in Multiple Languages

Search in "Turkish":
Home -- Turkish -- Acts - 041 (Stephen becoming the First Martyr)
This page in: -- Albanian -- Arabic -- Armenian -- Azeri -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Igbo -- Indonesian -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- TURKISH -- Urdu? -- Uzbek -- Yiddish -- Yoruba

Previous Lesson -- Next Lesson

Elçilerin İşleri - MESİH'in Zafer Alayı!
Studies in the Acts of the Apostles
Bölüm 1 - Yeruşalim, Yahudiye, Samiriye Ve Suriye’de Bulunan İSA MESİH'in Kiliselerinin Temelleri - KUTSAL RUH’un Yönetimindeki ve Elçi Petrus’un Liderliğindeki (Elçilerin İşleri 1 - 12)
A - Yeruşalim’deki İlk Kilise’nin Gelişimi Ve Büyümesi (Elçilerin İşleri 1 - 7)
21. İstefanos'un Savunması (Elçilerin İşleri 7:1-53)

e) İstefanos'un Açılan Göklere Bakması, Taşlanması ve Kilisenin İlk Şehiti Oluşu (Elçilerin İşleri 7:54 - 8:1)


Elçilerin İşleri 7:54–8:1
Kurul üyeleri bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular, İste-fanos’a karşı dişlerini gıcırdattılar. Kutsal Ruh’la dolu olan İstefanos ise, gözlerini göğe dikip Tanrı’nın görkemini ve Tanrı’nın sağında duran İsa’yı gördü. “Bakın” dedi, “Göklerin açıldığını ve İnsanoğlu’nun Tanrı’nın sağında durmakta olduğunu görüyorum.” Bunun üzerine kulaklarını tıkayıp çığlıklar atarak hep birlikte İstefanos’a saldırdılar. Onu kentten dışarı atıp taşa tuttular. İstefanos’a karşı tanıklık etmiş olanlar, kaftanlarını Saul adlı bir gencin ayaklarının dibine bıraktılar. İstefanos taş yağmuru altında, “Rab İsa, ruhumu al!” diye yakarıyordu. Sonra diz çökerek yüksek sesle şöyle dedi: “Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!” Bunu söyledikten sonra gözlerini yaşama kapadı. İstefanos’un öldürülmesini Saul da onaylamıştı. O gün Yeruşalim’deki kiliseye karşı korkunç bir baskı dönemi başladı. Elçiler hariç bütün imanlılar Yahudiye ve Samiriye’nin her yanına dağıldılar.

Yüksek Kurul’un liderleri Tanrı’nın sesini duymuşlardı ve Kutsal Ruh onların yüreklerini delip geçmişti. Buna rağmen, karşı koyma eğilimlerinden vazgeçmediler. Tanrı’ya karşı durmaya devam ettiler. Kötü yürekli bu kişiler diş gıcırdatmaya başladılar. Fakat sessiz kalıp İstefanos’un Tanrı’ya küfrettiğini işitebilsinler diye kendilerini kontrol ediyorlardı. İstefanos tüm içtenliğiyle en iyi şekilde gerçeği anlatıyordu. Zaten bu yüzden ona karşı kullanacak doğru dürüst tek bir suçlama bulamıyorlardı. Bulsalardı zaten onu hemen yok ederlerdi.

Rab bu anı kendi Oğlu’nun yüceltilmesi için seçmişti. Tanrı sözüne âşık iyi yürekli İstefanos, zafer tacıyla onurlandırılmak üzereydi. Uysal bir kuzu gibi yırtıcı kurtların arasında parçalanmayı bekliyordu.

İstefanos’un yüzü bir melek gibi parlamıştı. Gözleri göklere bakıyordu ve artık kulakları bu kötü yürekli insanların söylediklerini işitmiyordu. Tanrı’nın yüceliğine bakarken çevresindeki herkesi unutmuştu. Peygamberler genellikle Tanrı’yı yücelerde otururken görmemişlerdir ve ne zaman görseler, yere yığılıverirlerdi. Buna karşın İstefanos, ayakta durdu, tamamen sevinç ve mutlulukla yüreği doluydu.

Gözlerini yukarı kaldırdığında, göklerin açıldığını ve Tanrı Oğlu’nun yücelik içinde Baba Tanrı’nın tam yanında olduğunu gördü. Onlar kilisenin bu ilk şehidini bekliyorlardı. Kutsal Kitap, İsa’nın çoğu zaman Tanrı’nın sağ yanında oturduğunu resmeder. İstefanos kendi yaşamında İsa’yı yüzyüze görmüş olmasa da, göklerde Tanrı’nın sağında oturan ve meleklerle çevrilmiş yücelikte oturan adamın O olduğunu biliyordu.

Sevinç ve şükran dolu bir şekilde gördüklerini açıkladı. Mesih’in sözlerini Kutsal Ruh’un keskin kılıcıyla doğruladı: “Göklerin açıldığını ve İnsanoğlu’nun Tanrı’nın sağında durmakta olduğunu görüyorum.” Elbetteki Tanrı’dan uzak yürekleri olan bu liderler göklerin açıldığını göremediler, sadece İstefanos gördü.

Yahudi yetkililer Mesih’in yüceliği ve Üçlü Tanrı doğasıyla ilgili bu tanıklığı, Tanrı’ya karşı yapılmış ciddi bir küfür olarak gördüler. Yasanın bu gibi kötü küfürleri bile duymalarını engellediğini düşünüyorlardı. Bu olay onların yüreklerini kirletip benzer günahlar işlemelerine neden olabilirdi. Bunun için kulaklarını kapattılar, Yüce Tanrı’ya küfretmek hemen oracıkta taşlanmak demekti.

Soylular öfkeden ağlıyordu, kâhinler zaten çıldırmışlardı. Öfkeyle İstefanos’a saldırıp onu sürükleyerek sokağa doğru çıkardılar. Daha sonra şehir duvarlarının dışına çıkarttılar. Şehirdeki esenliği bozmak istemiyorlardı. Şehrin ortasında bir küfürbazı öldürmek elbetteki rahatsız bir görüntü yaratırdı.

İstefanos bu kadar bağrış ve gürültünün ortasında kendisini güvende hissediyordu. Kendisini ölüme hazırlamak için dua etti ve ruhu yavaş yavaş cennete gitmek için hazırlandı. Mesih onu göklerde bekliyordu. Son ana kadar onu sürekli desteklemiş, o da Kutsal Ruh’a sadık kalmıştı. Fırlatılan taşlar vücuduna ve başına isabet etmeye başlayınca, İstefanos Tanrı Oğlu’na, “Rab İsa, ruhuma al” diye seslendi. Şehit İstefanos, Mesih olan Rab’bin duaları işittiğini ve ölümle yaşamın anahtarının O’nun elinde olduğunu çok iyi biliyordu. Mesih çarmıhta gerilirken ruhunu Baba’nın ellerine teslim ettiği gibi, şimdi taşlanan İstefanos da ruhunu tamamen güvendiği Rab’bine bıraktı. Hâlbuki bu yaşananlar karşısında korkması ve titremesi gerekiyordu. Bu acılar içindeki adam esenlik ve sevinç içinde dua etmeye devam ediyordu. Sonunda taş yağmuruna dayanamayıp yere düştü, dizlerinin üzerine çöktü, yüksek sesle Tanrı’ya yalvararak, “Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!” dedi. Tanrı’nın onu bağışladığı gibi o da bu ulusun liderlerini sevgiyle bağışlamıştı. Tanrı sevgisi gerçekten yüreğini doldurmuştu. İstefanos, yavaş yavaş uykuya daldı. Vücudunda ve kafasında oluşan kırıklara rağmen esenlik içinde ölümü bekliyordu. Karşısındaki kişiler kuduz köpek gibi öfkeliydiler ve onu taşlarla paramparça ettiler.

İstefanos’un cansız bedeninin yanında Saul adında genç bir adam da duruyordu. Bu ateşli öğrenci bir Ferisi’ydi. İstefanos’a ilk taşı atmak isteyen öfkeli kalabalığın kaftanlarının başında durması için görevlendirilmişti. Nefret dolu bir yüreği olan Saul da diğerleri gibi ilk taşı atmak istemiş olmalı. Fakat kendisine verilen onurlu görevi yerine getirmek için önemli din adamlarının kaftanlarının başında oturuyordu. Saul şehit İstefanos’un son sözlerini iyi bir şekilde duymuştu ve bu onu daha da öfkelendirmişti. İstefanos’un ölümünden mutluydu. Fakat bilinçaltı, şehit İstefanos’un Üçlü Birlik ve göklerin açılmasıyla ilgili söyledikleriyle doluydu.

Ayrıca İstefanos’un taş yağmuru altındaki sevgi dolu duası da aklından çıkmıyordu. Böylece şehit olan kardeş elindeki müjde meşalesini düşmanın eline teslim ediyordu. Bu düşman, daha sonra Eski Antlaşma’nın ne anlama geldiğini açıklayacaktı. Bunu yaparak kiliseyi tüm Yahudi ruhundan kurtaracaktı. Kutsal Ruh, Tanrı’nın sonsuz sevgisi uyarınca her şeyi hatasız ve düzgün bir şekilde yönlendirmişti.

Dua: Rabbimiz sana tapınır ve senin üçlü doğanı överiz, çünkü sen teksin ve bizi sonsuz sevginle seversin. Rab, İstefanos’un hayatındaki ışığından dolayı seni överiz. Ölümüyle seni yüceltti ve bizlere güçlü bir örnek oldu. Bizler de senin sevgide ve gerçekte Üçlü Birlik olduğuna tanıklık ediyoruz. Sana sadık kalabilmemiz için yardım et! Ölümle karşılaşsak dahi iyi bir tanık olarak senin yaşadığın gibi yaşayalım. Amin.

Soru 41: İstefanos’un son üç cümlesini yazınız ve ne anlatmak istediğini inceleyerek, anlayıp anlamadığınızdan emin olunuz.

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on September 28, 2012, at 10:37 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)