Waters of Life

Biblical Studies in Multiple Languages

Search in "Turkish":
Home -- Turkish -- Acts - 115 (Paul Alone With the Governor and His Wife; The Second Hearing of Paul’s Trial)
This page in: -- Albanian? -- Arabic -- Armenian -- Azeri -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Igbo -- Indonesian -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- TURKISH -- Urdu? -- Uzbek -- Yiddish -- Yoruba

Previous Lesson -- Next Lesson

Elçilerin İşleri - MESİH'in Zafer Alayı!
Studies in the Acts of the Apostles
Bölüm 2 - Diğer Uluslara Verilen Vaazların Raporları Ve Antakya'dan Roma'ya Kadar Kurulan Kiliseler - Kutsal Ruh Tarafından Görevlendirilen Elçi Pavlus'un Hizmeti (Elçilerin İşleri 13 - 28)
E - PAVLUS’UN YERUŞALİM VE SEZARİYE’DE TUTUKLANMASI (Elçilerin İşleri 21:15 - 26:32)

10. Pavlus, Vali ve Valinin Eşiyle Birlikte Yalnız Kalır (Elçilerin İşleri 24:24-27)


Elçilerin İşleri 24:24-27
Birkaç gün sonra Feliks, Yahudi olan karısı Drusilla ile birlikte geldi, Pavlus’u çağırtarak Mesih İsa’ya olan inancı konusunda onu dinledi. Pavlus doğruluk, özdenetim ve gelecek olan yargı gününden söz edince Feliks korkuya kapıldı. “Şimdilik gidebilirsin” dedi, “Fırsat bulunca seni yine çağırtırım.” Bir yandan da Pavlus’un kendisine rüşvet vereceğini umuyordu. Bu nedenle onu sık sık çağırtır, onunla sohbet ederdi. İki yıl dolunca görevini Porkius Festus’a devreden Feliks, Yahudiler’in gönlünü kazanmak amacıyla Pavlus’u hapiste bıraktı.

Valinin karısı Drusilla, on ikinci bölümde korkunç bir şekilde ölümünü okuduğumuz Kral Hirodes Agrippa’nın kızıydı. Bu kadın çok güzeldi ve Suriye kralıyla evlenmişti. Fakat Feliks, Yahudi bir büyücü aracılığıyla yaptığı hileyle onu kocasından ayırmış ve kendisine eş olarak almıştı. Tarih onun İ.S. 76 yılındaki Vezüv yanardağının patlamasında öldüğünü ve eriyen eşyaları nedeniyle de yandığını belirtir.

Kocasına, Sezariye’deki heyecan verici tutukluyu getirtmesi için ısrar etti, böylece onun mistik kutsallığıyla eğlenebileceklerdi. Elçinin kendini serbest bıraktırmak için yanı başındaki zina yapan güzel bir kadınla; yastığına uzanmış, kurnaz ve rahat içindeki zengin adam Feliks’le birlikte çalışması ne harika bir imkân. Tutuklu olan Pavlus, bedeninde darbe ve yaraların acılarına katlanarak ve içinde, insanları kurtarmak için patlayan bir volkan gibi yanan ruhsal bir ateşle karşılarında durdu. Pavlus bu ayartı saatine teslim olup karşısındaki çifte övgü dolu sözler mi söyledi? Hayır! O kendisini kurtarmayı bir dakika bile düşünmedi! Bunun yerine, karşısında yozlaşmış vicdanlarıyla şehvete tutsak olan zavallı insanlara baktı. Yüreği onların kurtuluşu için hevesle atıyordu. Tıpkı bir doktorun bir tümöre masaj yapmak yerine bistürisi ile kesip alması ve temizlemesi gibi, Pavlus da adil olmayan valiye dürüst olmayan davranışları nedeniyle hemen, tıpkı bir doktor gibi bıçağı sapladı ve ona Tanrı’nın doğruluk, adalet ve dürüstlük aradığını gösterdi.

Zina, Tanrı’nın krallığında onaylanmadığı için, kendisini bu konuda denetlemesi ve saf olması konusunda kadına tanıklıkta bulundu. Tutuklu elçi, önünde uzanmış yatanların vicdanlarını harekete geçirdikten sonra, onları Tanrı’nın adil yargısı önünde olduklarını ve Kutsal Olan’ın gazabını bildirdi. Tanrı, parlayan ışığını onlara açıkladığı için, Pavlus onları yok etmenin peşinde değildi. İsminin anlamı “mutlu” olan Feliks, Pavlus’un anlattıklarından sonra aşırı derece korktu. O ana kadar hiç kimse gerçeği bu denli açık bir şekilde söylemeye cesaret edememişti. Kadın muhtemelen, hayatındaki yalanları ortaya çıkardığı ve kocasına da kızdığı için Tanrı’nın elçisine kızmış ve ondan nefret etmişti. Bu nedenle daha sonra Pavlus’u serbest bıraktırmadı. Feliks, vicdanıyla ilgili olarak çelişkide kaldı. Ilımlı bir yol izlemeye ve sergilemeye çalıştı. Tanrı’nın tövbe çağrısını reddetmedi, ama Pavlus’u salıverme kararını ertelediği gibi, kendi kurtuluş kararını da erteledi. Aynı zamanda vicdanının sesine de uymadı.

Ancak Pavlus Yeruşalim’deki kiliseler için getirdiklerinden de bahsettiği için, paranın kokusunu da almıştı. Vali kilisenin elebaşından büyük bir rüşvet alacağını umuyordu. Şüphesiz kiliseler ulusların elçisini kurtarmak için bir miktar para toparlamışlar ve hazırlamışlardı. Fakat Pavlus sadece kendi vicdanı için değil, karşısında bir dürüstlük simgesi olarak durduğu Feliks’i açgözlülükten korumak için de böylesine bir düşünceyi değerlendirmeyecekti.

Aslında Pavlus’un dürüstlüğü karşısında valinin ağzı açık kalmıştı. Ona ruhsal konular hakkında sorular sormaya devam etti. Çevresindeki herkes yalanlarla ona dalkavukluk yapıyordu. Ama şimdi, doğruluk sözlerinin vicdanını an be an çepeçevre sardığı, Tanrı’nın doğruluğunu yansıtan Pavlus’un karşısındaydı. Ancak vali tüm ruhsal değişimlere karşın, Tanrı’nın huzurunda kendisine karşı alçakgönüllü olmadı. Onun inanıp inanmadığını veya kurtulup kurtulmadığını bilmiyoruz.


11. Pavlus’un Yeni Vali Karşısında Mahkemede İkinci Duruşması (Elçilerin İşleri 25:1-12)


'''Elçilerin İşleri 25:1-12
Eyalete vardıktan üç gün sonra Festus, Sezariye’den Yeruşalim’e gitti. Başkâhinlerle Yahudiler’in ileri gelenleri, Pavlus’la ilgili şikâyetlerini ona açıkladılar. Festus’tan kendilerine bir iyilikte bulunmasını isteyerek Pavlus’u Yeruşalim’e getirtmesi için yalvardılar. Bu arada pusu kurup Pavlus’u yolda öldüreceklerdi. Festus ise Pavlus’un Sezariye’de tutuklu bulunduğunu, kendisinin de yakında oraya gideceğini söyleyerek, “Aranızda yetkili olanlar benimle gelsinler; bu adam yanlış bir şey yapmışsa, ona karşı suç duyurusunda bulunsunlar” dedi. Festus, onların arasında sadece sekiz on gün kadar kaldı; sonra Sezariye’ye döndü. Ertesi gün yargı kürsüsüne oturarak Pavlus’un getirilmesini buyurdu. Pavlus içeri girince, Yeruşalim’den gelen Yahudiler çevresini sardılar ve kanıtlayamadıkları birçok ağır suçlamada bulundular. Pavlus, “Ne Yahudiler’in yasasına, ne tapınağa, ne de Sezar’a karşı hiçbir günah işlemedim” diyerek kendini savundu. Yahudiler’in gönlünü kazanmak isteyen Festus, Pavlus’a şöyle karşılık verdi: “Yeruşalim’e gidip orada benim önümde bu konularda yargılanmak ister misin?” Pavlus, “Ben Sezar’ın yargı kürsüsü önünde durmaktayım” dedi, “Burada yargılanmam gerekir. Sen de çok iyi biliyorsun ki, Yahudiler’e karşı hiçbir suç işlemedim. Şayet suçum varsa, ölüm cezasını gerektirecek bir şey yapmışsam, ölmekten çekinmem. Yok, eğer bunların bana karşı yaptığı suçlamalar asılsız ise, hiç kimse beni onların eline teslim edemez. Davamın Sezar’a iletilmesini istiyorum.” Festus, danışma kuruluyla görüştükten sonra şu yanıtı verdi: “Davanı Sezar’a ilettin, Sezar’a gideceksin.”'''

Roma İmparatorluğu’nda zaman zaman resmi görevlilerin değişik bölgelere tayin edilmesi gibi bir uygulama vardı. Bunu bir kişinin aynı bölgede uzun süre kalmasıyla, görevlerini kendilerine kazanç sağlamak için kullanmalarını önlemek için yapıyorlardı.

Mutlu Feliks hasta vicdanıyla görev yerindeki son anlarında, olayı Tanrı’nın isteğine göre değerlendirmek ve Pavlus’u serbest bırakmak yerine Yahudiler’in kendisi için Sezar’a aracılık etmesi için son bir gayretle avantaj elde etme yolunu seçti. Her kim devlet işinde para ve mevkiye tamah ederse, aslında hızlı bir şekilde Tanrı’nın yargısına doğru da gidiyordur.

Yeni vali Festus eylemci bir güçle geldi ve selefinin neden olduğu tüm tamamlanmamış işleri düzenlemek istedi. Böylece ilk önce, ikiyüzlü liderlerin bulunduğu Yahudi merkezine gitti. O liderler ise bu imkânı değerlendirip Pavlus’un Yeruşalim’e getirilmesini istediler. Böylece yasaya karşı geldiği için onu yargılayabileceklerdi. Bu istekleri, aslında Pavlus’u yolda öldürmek istedikleri için bir aldatmacaydı.

Festus akıllıca bir hareketle rabbileri Sezariye’deki evine çekmeye çalıştı. Onlardan, sorunu açıklayabilecek bir heyet göndermelerini istedi. Birkaç gün sonra deniz kenarındaki başkente gittiğinde, resmi bir soruşturma başlattı. Yahudiler, Pavlus’un dünyanın temellerini yerinden sarstığını, tapınağı kirlettiğini, yasaya hakaret ettiğini ve hatta Rab Mesih ve kralların Kralı’nı çağırarak, Sezar’a karşı eylem yaptığını söyleyerek ağır suçlamalarda bulundular.

Pavlus bu şikâyetlerin hepsinin birer yalan olduğunu söyleyerek cevapladı. Herhangi bir Yahudi’ye karşı adil olmayan bir eylem yapmamıştı. Eğer Pavlus herhangi bir adaletsizlik yaptıysa, bunun için ölüme hazırdı. Fakat davacılar ona karşı herhangi bir sivil suçlama da yapamadılar.

Vali kısa sürede olayın dinsel bir boyutu olduğunu anladı. Pavlus’a kendi başkanlığında Yeruşalim’de yapılacak mahkemede yer almasını önerdi. Böylece onun diniyle ilgili çepeçevre saran gizemli sorular ve suçlamalar vali tarafından açık bir şekilde anlaşılabilecekti. Pavlus Yasa ve Müjde’yle ilgili herhangi bir tartışmadan korkmuyordu, ama düşmanlarının her ne pahasına olursa olsun onu öldürmek için her şeyi yapabileceklerini bildiğinden dikkatliydi. Onlar kinle doluydular ve öfke içindeydiler. Ayrıca onların sadece bir duruşma için hazırlanmadıklarını da biliyordu. Bu nedenle tarafsız bir Romalı hâkim talep etti ve kendisinin yok edilmesi için çağırılmış yobaz ve dik kafalı Yahudiler’i reddetti. Yahudi Yüksek Kurulu şüphesiz, Nasıralı İsa’ya ve takipçilerine karşıydılar. Bu otuz yıl önce Mesih’in çarmıha gerilmesinde de, Pavlus’un duruşmasında da açıkça görülüyordu.

Uyumlu bir başlangıç oluşturmaya ve vatandaşlarıyla işbirliği içinde olmayı arzulayan valinin, kendisini Yahudi Yüksek Kurul’a teslim etmeye hazırlandığının farkına varan Pavlus, Tanrı’nın doğumundan itibaren ona vermiş olduğu elindeki son koza başvurdu: Roma vatandaşlığı! Bu kendisini yok olmaktan kurtarabilirdi. Bu hakkını daha önce, deprem nedeniyle hapishane kapılarının açıldığı Filipi’de, bir kere de Yeruşalim’de kırbaçlandığında kullanmıştı. Şimdi de valinin kendisini Yeruşalim’deki Yahudiler’in insafına bırakmasını engellemek için kullanmaya hazırlanıyordu. Bu nedenle cesurca öne çıkarak, kişisel olarak Sezar’ın huzurunda yargılanma isteğini dile getirdi. Bir Roma vatandaşı olduğundan, adalet için bu isteğini kimse geri çeviremezdi.

Bu zaman zarfında, seks düşkünü ve acımasız Neron Roma’da başa geçmişti. Festus, Pavlus’un bu zalim Kayser tarafından yargılanması için ona gönderilme isteğini onaylayarak gülümsedi. Roma’da devletin en üst kademelerinde yozlaşmayı, dolandırıcılığı ve yalanları görecek ve yaşayacaktı. Adalet sistemindeki çıldırtıcı gecikmeleri ve formaliteleri görecek ve yaşayacaktı. Pavlus’u uzun bir hapis hayatı bekliyordu, ama kesin bir şekilde yüreğinde Rab’bin onu Roma’ya yönlendirdiğini hissetti. Bu yolu o seçmedi. Bu olay, beraat etmenin galibiyeti değil de daha çok bir tutuklu ve Tanrı’nın bir elçisi olarak onu başkente getiren Rab’bin bir planıydı. Böylece Pavlus, düşmanlarıyla işbirliği yapmış zayıf bir valinin kontrolü altında uzun yıllar kalmaktansa, Roma’ya gitmeye mecbur kaldı. Çünkü bu vali ne karar vermeye ne de Pavlus’un hayatına önem vermeye niyetli görünüyordu.

Dua: Rab İsa Mesih, bana bilgeliği, doğruluğu, teşvik etmeyi ve alçakgönüllülüğü öğret. Böylece zor anlarda kendimi korumak için yanlış yollar seçmeyeyim. Bunun yerine senin doğrularını saklamamak için sabır konusunda kendimi eğitebileyim ve senin adına tüm diğer inananların önünde tanıklık verebileyim. Amin.

Soru 115: Pavlus’un iki Roma valisinin yetkisi altında tutukluyken hangi davranışı sizi en çok etkiledi?

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on September 28, 2012, at 11:37 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)