Home
Links
Bible Versions
Contact
About us
Impressum
Site Map


WoL AUDIO
WoL CHILDREN


Bible Treasures
Doctrines of Bible
Key Bible Verses


Afrikaans
አማርኛ
عربي
Azərbaycanca
Bahasa Indones.
Basa Jawa
Basa Sunda
Baoulé
বাংলা
Български
Cebuano
Dagbani
Dan
Dioula
Deutsch
Ελληνικά
English
Ewe
Español
فارسی
Français
Gjuha shqipe
հայերեն
한국어
Hausa/هَوُسَا
עברית
हिन्दी
Igbo
ქართული
Kirundi
Kiswahili
Кыргызча
Lingála
മലയാളം
Mëranaw
မြန်မာဘာသာ
नेपाली
日本語
O‘zbek
Peul
Polski
Português
Русский
Srpski/Српски
Soomaaliga
தமிழ்
తెలుగు
ไทย
Tiếng Việt
Türkçe
Twi
Українська
اردو
Uyghur/ئۇيغۇرچه
Wolof
ייִדיש
Yorùbá
中文


ગુજરાતી
Latina
Magyar
Norsk

Home -- Turkish -- Acts - 120 (The shipwreck on Malta)
This page in: -- Albanian? -- Arabic -- Armenian -- Azeri -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Igbo -- Indonesian -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- TURKISH -- Urdu? -- Uzbek -- Yiddish -- Yoruba

Previous Lesson -- Next Lesson

Elçilerin İşleri - MESİH'in Zafer Alayı!
Studies in the Acts of the Apostles
Bölüm 2 - Diğer Uluslara Verilen Vaazların Raporları Ve Antakya'dan Roma'ya Kadar Kurulan Kiliseler - Kutsal Ruh Tarafından Görevlendirilen Elçi Pavlus'un Hizmeti (Elçilerin İşleri 13 - 28)
F - SEZARİYE’DEN ROMA'YA GEMİYLE YOLCULUK (Elçilerin İşleri 27:1 - 28:31)

2. Denizde Fırtına ve Malta’da Gemi Kazası (Elçilerin İşleri 27:14-44)


Elçilerin İşleri 27:14-26
Ne var ki, çok geçmeden karadan Evrakilon denen bir kasırga koptu. Kasırgaya tutulan gemi rüzgâra karşı gidemeyince, kendimizi sürüklenmeye bıraktık. Gavdos denen küçük bir adanın rüzgâr altına sığınarak geminin filikasını güçlükle sağlama alabildik. Filikayı yukarı çektikten sonra halatlar kullanarak gemiyi alttan kuşattılar. Sirte Körfezi’nin sığlıklarında karaya oturmaktan korktukları için yelken takımlarını indirip kendilerini sürüklenmeye bıraktılar. Fırtına bizi bir hayli hırpaladığı için ertesi gün gemiden yük atmaya başladılar. Üçüncü gün geminin takımlarını kendi elleriyle denize attılar. Günlerce ne güneş ne de yıldızlar göründü. Fırtına da olanca şiddetiyle sürdüğünden, artık kurtuluş umudunu tümden yitirmiştik. Adamlar uzun zaman yemek yiyemeyince Pavlus ortaya çıkıp şöyle dedi: “Efendiler, beni dinleyip Girit’ten ayrılmamanız, bu zarar ve ziyana uğramamanız gerekirdi. Şimdi size öğüdüm şu: Cesur olun! Gemi mahvolacak, ama aranızda hiçbir can kaybı olmayacak. Çünkü kendisine ait olduğum, kendisine kulluk ettiğim Tanrı’nın bir meleği bu gece yanıma gelip dedi ki, ‘Korkma Pavlus, Sezar’ın önüne çıkman gerekiyor. Dahası Tanrı, seninle birlikte yolculuk edenlerin hepsini sana bağışlamıştır.’ Bunun için efendiler, cesur olun! Tanrı’ya inanıyorum ki, her şey tıpkı bana bildirildiği gibi olacak. Ancak bir adada karaya oturmamız gerekiyor.”

Fırtına Girit adası civarında kendini gösterdi. Denizi kudurttu ve gemiyi de yakın limanlardan uzağa sürükledi. Denizciler limana ulaşabilmek için her türlü çabayı gösterdiler, ama fırtınanın şiddeti o koca gemiyi içindeki iki yüz yetmiş altı yolcusuyla birlikte açık denize çektiği için başaramadılar. Geminin arkasına bağlı küçük kayığı suyla dolup batmalarına neden olmasın diye yukarı çektiler. Gemileri boşalıp hafifler hafiflemez Gavdos diye bilinen küçük bir adanın rüzgâr altına sığındılar. Kendilerini şiddetli fırtınalı açık denizden ayıran büyük dalgalar nedeniyle adanın koyunda demirleyemediler. O zamanki seyrüsefer sanatı bugünün standartlarından çok uzaktaydı. Gemiyi bir arada tutabilmek için gerekli olan demir ve güçlü vidalar gibi modern aletler olamadığından, o şiddetli fırtınada payandaların ayrılmasını ve dağılmasını önlemek için palamarları geminin çevresinden dolandırdılar. Bunu yaptıktan sonra denizciler dalgaların içine düz bir şekilde girebilmek için ağır taş yüklü bir bordayı geminin ön tarafına koydular. Böylece gemi üzerine binen gerilimi azalttılar.

Ertesi gün boğulma korkusu nedeniyle gemideki buğdayın bir kısmını geminin yükünü hafifletmek ve böylece geminin dalgaların arasında daha iyi gidebilmesini sağlamak için denize attılar. Üçüncü günde şiddetli fırtına devam ederken gemideki aletleri attılar. Gemi direğini kestiler, yelkenleriyle ve geminin diğer malzemeleriyle birlikte denize attılar. Fakat fırtına şiddetini artırmaya devam etti ve deniz gürültülü bir şekilde kükredi. Yolcuların çoğu istifra etmeye ve sersemlemeye başladı. Uzun zamandır ne güneşi ne de ayı göremiyorlardı. Birçoğu Tanrı’nın kendilerini kurtarması için ısrarlı bir şekilde dua edip oruç tuttular. Uzun günler ve geceler geçti. Dakikalar saat gibi gelmeye başladı. Umutsuzluk artıyor ve kasvetli duygular öne çıkıyordu. Aşçı yemek servisi yapamadığı için denizciler, tutuklular ve askerler zayıf ve yorgun düşmeye baş-ladılar.

Sonra Pavlus ayağa kalktı ve onları cesaretlendirdi. Doğa şartlarının şiddetle patlak vermesine rağmen, onları azarlamaktan kaçınmadı. O defalarca bu felaketin geleceğini söylediği halde onu dinlememişler ve onun haklı tecrübelerine güvenmemişlerdi. İnançsız tüm işler kaybetmeye mahkûmdur ve birçok felakete neden olur. Yine de diğerleri ağlarken Pavlus dua ediyordu. Yol arkadaşları toplandılar ve kalpleri hâlâ taş gibi olan o insanlar için dua ettiler. Onların sevgisi cehennemin bu öfkesine bir karşı çıkıştı. Mesih onların dualarına cevap verdi ve öfke kusan fırtınanın ortasında Pavlus’a bir melek gönderdi. Pavlus Romalı Sezar’a Müjde’yi paylaşana dek ölmeyeceğini bildirdi. Evet, gemi, gemi sahibinin ve yetkililerinin inatçılığından dolayı batabilirdi. Fakat gemideki herkes Pavlus ve arkadaşlarının duası hatırına kurtarılacaktı. Bu olay, günümüzde de bizim için büyük bir örnek değil midir? Muhtemelen, Tanrı’nın tüm dünya için gazabı şimdiye kadar Şeytan’ın gücüne ve onun ayartıcı yardımcılarına teslim edilmiş olurdu. Fakat duanın gücü insanoğlunu hayatta tutmaya devam ediyor. Tanrı, inananların duaları ve hizmet eden kilisenin umudu hatırına herkesi korur.

Pavlus, herkes korku içindeyken ve gemi güçlü bir şekilde sallanıp sürüklenirken, denizcilere ve yolculara teolojik bir ders ya da vaaz vermedi. Pavlus, dalgaları yalayıp geçen rüzgâra karşı haykırırcasına, kendi sağlam imanının tanıklığını verdi. Elçi Tanrı’ya güvendi ve meleğin kendisine söylediği her şeyin tam olarak gerçekleşeceğine inandı. Böylece bir adanın yakınlarına yaklaşmayı ve geminin kesin bir şekilde karaya oturmasını bekledi. Geminin zarar görmesi kaçınılmazdı. Gemi tam enkaz haline geldiğinde kurtulacaklarından emindi. Bu, ülkemizin geleceği için Tanrı’nın cevabı değil midir? Hepimiz aynı gemide olduğumuzdan ve Şeytan da Müjde’yi yayanları yok etmek istediğinden, dua edin ki kendiniz ve tüm kardeşleriniz kurtarılabilsin. Ayartıya düşmemek için dikkatli olun ve dua edin.

Dua: Rabbimiz İsa, umutsuzluğun ortasında teselli etsin diye Pavlus’a bir melek gönderdiğin için sana şükrederiz. Senin uğruna eziyet çeken ve tutuklu bulunanlar için de tesellicini gönder. Ulusumuzun tümüyle birlikte kültürümüz üzerine gelen fırtınalardan bizleri de kurtar. Amin.

Soru 120: Tanrı gemide bulunan herkesi inançsız olmalarına rağmen neden kurtardı?

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on September 28, 2012, at 11:39 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)