Home
Links
Bible Versions
Contact
About us
Impressum
Site Map


WoL AUDIO
WoL CHILDREN


Bible Treasures
Doctrines of Bible
Key Bible Verses


Afrikaans
አማርኛ
عربي
Azərbaycanca
Bahasa Indones.
Basa Jawa
Basa Sunda
Baoulé
বাংলা
Български
Cebuano
Dagbani
Dan
Dioula
Deutsch
Ελληνικά
English
Ewe
Español
فارسی
Français
Gjuha shqipe
հայերեն
한국어
Hausa/هَوُسَا
עברית
हिन्दी
Igbo
ქართული
Kirundi
Kiswahili
Кыргызча
Lingála
മലയാളം
Mëranaw
မြန်မာဘာသာ
नेपाली
日本語
O‘zbek
Peul
Polski
Português
Русский
Srpski/Српски
Soomaaliga
தமிழ்
తెలుగు
ไทย
Tiếng Việt
Türkçe
Twi
Українська
اردو
Uyghur/ئۇيغۇرچه
Wolof
ייִדיש
Yorùbá
中文


ગુજરાતી
Latina
Magyar
Norsk

Home -- Turkish -- Acts - 029 (The Apostle´s Imprisonment, and their Release by an Angel)
This page in: -- Albanian -- Arabic -- Armenian -- Azeri -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Igbo -- Indonesian -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- TURKISH -- Urdu? -- Uzbek -- Yiddish -- Yoruba

Previous Lesson -- Next Lesson

Elçilerin İşleri - MESİH'in Zafer Alayı!
Studies in the Acts of the Apostles
Bölüm 1 - Yeruşalim, Yahudiye, Samiriye Ve Suriye’de Bulunan İSA MESİH'in Kiliselerinin Temelleri - KUTSAL RUH’un Yönetimindeki ve Elçi Petrus’un Liderliğindeki (Elçilerin İşleri 1 - 12)
A - Yeruşalim’deki İlk Kilise’nin Gelişimi Ve Büyümesi (Elçilerin İşleri 1 - 7)

16. Elçilerin Hapishaneye Atılışı ve Meleğin Onları Serbest Bırakması (Elçilerin İşleri 5:17-25)


Elçilerin İşleri 5:17-25
17 Bunun üzerine, kıskançlıkla dolan başkâhin ve yanındakilerin hepsi, yani Saduki mezhebinden olanlar,18 elçileri yakalatıp devlet tutukevine attırdılar.19 Ama geceleyin Rab’bin bir meleği zindanın kapılarını açıp onları dışarı çıkarttı.20 “Gidin! Tapınağa girip bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurun” dedi.21 Elçiler bu buyruğa uyarak gün doğarken tapınağa girip öğretmeye başladılar Başkâhin ve yanındakiler gelince Yüksek Kurul’u, İsrail halkının bütün ileri gelenlerini toplantıya çağırdılar. Sonra elçileri getirtmek için tutukevine adam yolladılar.22 Ne var ki, görevliler zindana vardıklarında elçileri bulamadılar.23 Geri dönerek şu haberi ilettiler: “Tutukevini kilitli ve tam bir güvenlik altında, nöbetçileri de kapılarda durur bulduk. Ama kapıları açtığımızda içerde kimseyi bulamadık!”24 Bu sözleri işiten tapınak koruyucularının komutanıyla başkâhinler şaşkına döndüler, bu işin sonunun nereye varacağını merak etmeye başladılar.25 O sırada yanlarına gelen biri, “Bakın, hapse attığınız adamlar tapınakta dikilmiş, halka öğretiyor” diye haber getirdi.

Tanrı kilisesini nereye kurarsa, tam yanında kesin bir Şeytan’ın tapınağı bulunur. Nerede Mesih’e inananlar çıksa, cehennemden gelen bir nefret orada olur. Bu gayet doğal birşeydir. Sevgili kardeşim, eğer Şeytan hizmetine açık bir şekilde saldırıyorsa şaşırma! İsa bile çarmıhta canını verdi ve kurtarış görevini yerine getirdi.

Başkâhin, elçilerin, söylediklerini dinlemediklerini gördüler. Elçi¬ler ısrarla İsa’nın adında vaaz veriyorlardı. Birçok insan iman etmeye başladı. Onlar kendilerini ölümden dirilen Mesih’in zaferini duyurmaya adadılar. Tanrı’yla barışan inanlılar O’nun yüceliğine tanıklık etmeye başladılar. Başkâhin gelişen olaylara gerçekten öfkelenmişti. Belki de ulusun birliği için endişe ediyordu ve bu ulusun önderi olarak, sapkın kişileri ve öğretileri yok etmekle sorumluydu. Klasik ve liberal düşüncenin katılığı önyargıyla harekete geçmişti. Dini liderler Hristiyanlık’tan kurtulmak istiyorlardı. Dini liderlerin arasına içten, dobra olan Sadukiler de katılmışlardı. Onlar da Mesih’in müjdesinden nefret ediyordu. Ölümden diriliş diye birşey kabul edilemezdi onlar için. Sadukiler ölümü yendiği iddia edilen İsa’nın öğrencilerine karşı öfke içindeydiler.

Elçiler ve kilise, işlerin iyice zorlaştığını ve sevilmediklerini biliyorlardı, fakat buna rağmen kaçmadılar, saklanmadılar. Tapınağın bahçesinde bir araya geldiler. Çünkü Hristiyanlık saklanmak değil, aksine gün ışığına çıkmaktı. Bunun üzerine din liderlerinin kararıyla, elçiler yakalandı ve hapishaneye atıldılar. Şu atasözüne uygun olanı yapmak istiyorlardı: “Eğer yılanın başını ezersen, çırpınışına önem vermene gerek kalmaz.”

Fakat Mesih bunun tersini düşünüyordu, çünkü onların sandıkları gibi kilisenin başı elçiler değil, Mesih’in kendisiydi. Meleklerini gece hapishaneye gönderdi ve kapılarını açtı. Bu muhteşem melek, şaşırmış ve kafaları karışmış elçilerin gözü önünde duruyordu. Elçiler ertesi günkü davaya hazırlanıyorlardı. İşin ilginç yanı, melek onları mahkemeden kurtarmadı ya da onlara kalacakları yerde rahat bir yatak sağlamadı, hatta kaçmalarını bile söylemedi. Onun yerine onları Mesih’i vaaz etmeye devam etmeleri için tapınağın bahçesine yönlendirdi. Müjde’nin sonsuz yaşam sağlayan sözlerinden gelen güç, dinleyenlerin kalbinde büyüyecekti. Melek onlara her ne kadar zor ve karşıt düşünce olursa olsun gidip Tanrı sözünü paylaşmalarını söyledi. “Yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsi” kelimesine dikkat edin! Korkusuzca, hiçbir şeye aldırış etmeden her kelimeyi söylemeleri gerektiğini vurguluyor. Sevgili kardeşim, bu bizlere Tanrı’nın bir emridir ve her inanlı, çevresine yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini duyurmalıdır. Bizim kelimelerimiz ve farkında¬lığımız aslında çok önemli değildir, çünkü bunlar sonunda yok olacaktır. Fakat Mesih’le ilgili tanıklıkta, inanan için sonsuz yaşam etkisi vardır.

İki elçi ayağa kalktı ve hapishaneyi terk etti, hem de gardiyanların arasından yürüyerek. Tapınağın bahçesine gittiler ve sabah erkenden öğretmeye başladılar. Rab’bin planını anlayamamış bir şekilde bekliyorlardı aslında. Kendileri için çok ciddi bir şey olacağını sezinliyorlardı, çünkü Tanrı’nın kendisi bir meleğini göndererek olaylara ciddi bir şekilde müdahele etmişti.

Tüm Sanhedrin kurulu, çok önemli liderlerden oluşan yetmiş kişilik kâhinler birliğini topladı. Bunların arasında saygı duyulan liderler, yöneticiler vardı. Daha da ötesi, bu grubun içinde halkın ileri gelenleri de vardı. Başkâhinin amacı, Nasıralı İsa adındaki sahte öğreti yayan adamı kökünden kesip atmaktı. Tüm kurul bir araya gelmiş ve oturmuşlardı. Görevlilere hapishanedeki elçileri getirmelerini söylediler. Fakat görevliler hapishaneye vardıklarında gözlerine inanamadıkları bir olayla karşı karşıyaydılar. Çok korkmuşlardı. Kapıların kilitlenmiş ve kapıda gardiyanların olmasına rağmen tutuklular olmaları gereken odada yoktu. Bu adamlardan tek bir iz bile yoktu. Kurul tutukluların yerlerinde olmadıklarını duyunca ağızlarını açıp tek bir kelime bile edemediler. Elbetteki, elçilerin yaptıkları birçok mucizeden haberleri vardı, hatta Petrus’un gölgesinin bile şifa verdiğini duymuşlardı.

Bu gerçekten düşüncelere dalmış kurul üyeleri için utanç verici ve şok edici bir olaydı. Tanrı daha önce bu liderleri suçsuz inanlıları mahkûm edeceklerinden dolayı bir kez sarsmıştı. Mesih’in eli elçileri koruyordu. Onlar, tam bir itaatkârlıkla Tanrı’nın sözünü duyurmaya devam ediyorlardı.

Dua: Ya Rab Tanrım, senin yaşamın müjdende gözler önüne serilir. Seni daha iyi, daha sadık duyurabilmemiz için ve acıkmış olanlara merhametini gösterebilmemiz için bizleri kendi yaşamınla doldur. Kurtuluş bu yaşamdan gelir Rab. Amin.

Soru 29: Meleğin hapishanedeki elçilere buyruğunun önemi nedir?

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on September 28, 2012, at 10:25 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)