Home
Links
Bible Versions
Contact
About us
Impressum
Site Map


WoL AUDIO
WoL CHILDREN


Bible Treasures
Doctrines of Bible
Key Bible Verses


Afrikaans
አማርኛ
عربي
Azərbaycanca
Bahasa Indones.
Basa Jawa
Basa Sunda
Baoulé
বাংলা
Български
Cebuano
Dagbani
Dan
Dioula
Deutsch
Ελληνικά
English
Ewe
Español
فارسی
Français
Gjuha shqipe
հայերեն
한국어
Hausa/هَوُسَا
עברית
हिन्दी
Igbo
ქართული
Kirundi
Kiswahili
Кыргызча
Lingála
മലയാളം
Mëranaw
မြန်မာဘာသာ
नेपाली
日本語
O‘zbek
Peul
Polski
Português
Русский
Srpski/Српски
Soomaaliga
தமிழ்
తెలుగు
ไทย
Tiếng Việt
Türkçe
Twi
Українська
اردو
Uyghur/ئۇيغۇرچه
Wolof
ייִדיש
Yorùbá
中文


ગુજરાતી
Latina
Magyar
Norsk

Home -- Turkish -- Acts - 086 (Paul at Athens)
This page in: -- Albanian? -- Arabic -- Armenian -- Azeri -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Igbo -- Indonesian -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- TURKISH -- Urdu? -- Uzbek -- Yiddish -- Yoruba

Previous Lesson -- Next Lesson

Elçilerin İşleri - MESİH'in Zafer Alayı!
Studies in the Acts of the Apostles
Bölüm 2 - Diğer Uluslara Verilen Vaazların Raporları Ve Antakya'dan Roma'ya Kadar Kurulan Kiliseler - Kutsal Ruh Tarafından Görevlendirilen Elçi Pavlus'un Hizmeti (Elçilerin İşleri 13 - 28)
C - İKİNCİ MÜJDELEME YOLCULUĞU (Elçilerin İşleri 15:36 - 18:22)

7. Pavlus Atina'da (Elçilerin İşleri 17:16-34)


Elçilerin İşleri 17:22-29
Bütün Atinalılar ve kentte bulunan yabancılar, vakitlerini hep yeni düşünceleri anlatarak ve dinleyerek geçirirlerdi. Pavlus, Ares Tepesi Kurulu’nun önüne çıkıp şunları söyledi: “Ey Atinalılar, sizin her bakımdan çok dindar olduğunuzu görüyorum. Ben çevrede dolaşırken, tapındığınız yerleri incelerken üzerinde, BİLİNMEYEN TANRI’YA diye yazılmış bir sunağa bile rastladım. Sizin bilmeden tapındığınız bu Tanrı’yı ben size tanıtayım. Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, bir şeye gereksinmesi varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez. Tanrı, bütün ulusları tek insandan türetti ve onları yeryüzünün dört bucağına yerleştirdi. Ulusların sürelerini ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı. Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı. Aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir. Nitekim ‘O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz; O’nda varız.’ Bazı ozanlarınızın belirttiği gibi, ‘Biz de O’nun soyundanız.’ Tanrı’nın soyundan olduğumuza göre, tanrısal özün, insan düşüncesi ve becerisiyle biçimlendirilmiş altın, gümüş ya da taştan bir nesneye benzediğini düşünmemeliyiz.”

Atina büyük ve güzel bir şehir olmasına karşın Yeruşalim daha büyüktür. Atina’yı çevreleyen tepeler, ovalar ve deniz etkileyici bir müziğin nağmeleri gibidir. Fakat Yeruşalim, lütuf ve yargının tepeleri ve dağlarıyla çevrelenmiş bir sunak gibi görünür. Pavlus, Grek sanatının tam da ortasında, Atina kültürünün merkezinde, Partenon’un gölgesinde, Minerva tapınağının hemen yanı başında durdu. Yaratıcı, her şeye gücü yeten ve her şeyi yöneten ve tek olan Tanrı için yaşamaya gayret ediyordu. Pavlus, kurtuluşu anlamayacakları ve zaten aramadıkları için dinleyicilerine Mesih’in çarmıha gerilişinden söz etmedi. İmanının hiçbir ilkesinden söz etmediği gibi onların isteklerine de cevap vermedi. Onlara kurtuluş konusunu anlattı. İlk olarak, bilgeliğin başlangıcı olan Tanrı korkusuyla söze başladı. Zeki vaiz, Atinalılar’ı birçok tanrıya olan inançlarından özgür kılmak için çabaladı. Onları, Tanrı’nın isteklerini sorgulamaları ve O’nun huzurundaki sorumluluklarını görmeleri için Tanrı’nın tekliğine yönlendirmek istedi. Ancak bunlardan sonra, O’nun kutsal kişiliğinin huzurunda korkudan titreyebilirler ve tövbe edebilirlerdi.

Pavlus filozof ve bilim adamlarını ruhsal cehaletleri için ayıplamadı. Onların yüzeysel sofulukları karşısında kendisini alçalttı. Birçok tanrıları olması nedeniyle yüreği altüst olsa da, onların niyetlerini onurlandırdı. Kayıp insanlarla onların durumları arasındaki farkı ayırt edebiliyordu. Tanrı’yı arayanları ve kaybolmuş olanları geri çevirmedi. Onlara gerçek bilgeliği önerdi. Tüm insanların içinde bir Tanrı özlemi yatar. Ancak ne üzücü ki, O’nu ne tanıyabilirler ne de günahlarıyla O’na gelebilirler.

Pavlus kibirli dâhilerin tam ortalarında durdu ve cesur bir şekilde bilinmeyen Tanrı’yı bildiğini belirtti. Bu bilinmeyen Tanrı, onlardan gizlenmişti. Garip olan şey ise Atinalılar’ın, kendi dinsel gayretlerinde, tapınmalarında, tanımadıkları her hangi bir tanrıyı ihmal etmeyi istememeleridir. Bu nedenle kendilerini bilinmeyen tanrının öfkesinden korumak için kurbanlar sundukları bir sunak inşa emişlerdi. Pavlus bu sunağı kendi imanı arasında bir köprü oluşturmak için kullandı. Bunu kullanarak, cennet ve cehennemi, bulut ve rüzgârı kontrol eden, her şeye gücü yeten tek bir Tanrı’dan söz etti. Bu Tanrı denizlerin, yıldızların ve evrenin üzerindedir. Kafamızdaki her bir saçın bile sayısını bilir. Hepimiz, bu teknoloji çağın ortasın-da bile, her şeyin Yaratıcısı bu büyük Tanrı’nın lütuf ve yüceliğine derinlemesine girebilmek için ciddi bir ihtiyaç içerisindeyiz. Yeni bilim dallarının, fizik, kimya, biyoloji ve astronominin O’nun sınırsız gücünü açıkladığının farkına varmalıyız. Diri Tanrı bizim aklımızdan daha büyük ve anlayışımızdan daha üstündür. Tanrı küçük beynimizi yarattı. Tüm bizler yaratıklarız o ise yaratan Ruh’tur. Günahlarımız nedeniyle O’ndan ayrı düştük. Hepimiz Tanrı’yı yeniden tanımalı ve düşüncelerimizi O’na yönlendirmeliyiz. Öyle ki, tek ve gerçek Tanrı’yı unutarak teknoloji, güç ve parayı tanrılaştırmayalım.

Yüce olan Tanrı, kendi içinde kutsal ve yüce olduğu için, tapınma ve kurbanlara ihtiyaç duymaz. İnsanların yardımına bağımlı değildir ve yiyecek veya kurban da istemez. Aynı şekilde sınırlandırılmış ya da kilise ve tapınaklara mahkûm değildir. O’nun Ruh’u putlar ya da garip taşlar içinde taşlaşmamıştır. Tanrımız özgür ve muhteşemdir. Yeni yıldızlar bile, O’nun isteğiyle gaz halinden katılaşmaya başlamadan önce; ışıktan, puslu gazlardan şekillenmiştir. Eğer O’nun yüceliğinin farkına vardıysak, şükran ve tapınma eylemlerimiz kaçınılmaz olur. Böylelikle, Pavlus dinleyicilerini altın putlardan ve mermer tapınaklardan özgür kılmaya çağırdı. Onları Tanrı’ya, yüce Yaratıcı’ya yönlendirmeye çalıştı.

Elçi daha sonra, insanlık tarihine müdahale eden, her şeyi yöneten tek Tanrı’ya dikkati çekti. Bizleri Adem’den yarattı, her ulusa emirler verdi ve günahın etkisine rağmen insanların başarılı olmasını sağladı. O’nun kutsal yasalarını her kim uygular ve saygı duyarsa, yaşamını devam ettirir. Fakat her kim Tanrı’yı terk ederse, bencilliğin şatafatına sürüklenir. Bağışlayıcı Tanrı, her kabileye, her insana yetenek ve başarı vermiştir. Onların yaşaması gereken yerlerin sınırlarını onlar için belirler. Her kim Tanrı’ya saygısını kaybederse, kendi insan haklarını da kaybeder. Tüm insanların en önemli görevi Tanrı’yı aramak ve O’nu yüceltmektir. İhtirasımızın sonu para, itibar, güç veya bilim değil, ama Tanrı’nın kendisini yaşamak olabilir. Tanrı’ya yönelmeyen insan kayıp olmuştur. Rabbiniz’i arıyor musunuz, yoksa hayatınız kendi etrafınızda mı dönü-yor? Yokedicinin amaçlarının peşinden mi koşuyorsunuz, yoksa her şeyi sağlayana inanmada devam mı ediyorsunuz? Yalnızca O, insanları eylemlerine göre idare eden günlük hayatın Yaratıcısı’dır.

Yüce Tanrı ne bulutlarda oturur ne de taştan yapılmış tapınaklarda yaşar. Ruh olduğu için her yerde hazırdır. Ulaşılamaz değildir, hemen yanı başınızdadır. Sarf ettiğiniz her sözü duyar ve her düşüncenizi bilir. Sizin vicdanınız O’nun huzurunda apaçıktır. O’ndan hiçbir şeyi gizleyemezsiniz. Vicdanınız sizin günahlarınızı ortaya çıkartır.

Tanrı’nın bizi çağırdığını fark edenler, biz günah içindeyken bile, bizi kendi suretinde yaratan Tanrı’nın sevgisi önünde titrer, O’na tapınırlar. İnsanla Tanrı arasındaki bu öncelikli ilişkiyi açıklamak için Pavlus bir Yunanlı filozoftan alıntı yapar: “Biz de O’nun soyundanız.” Bu tespit ne muhteşem! Bizim varlığımız hiçlikten, ölü bir maddeden ya da kötülükten yaratılmadı. Bizler Tanrı’dan geliyoruz ve O’na aitiz. O bizim yolumuz ve varış noktamızdır. Düşüncelerimiz sadece Tanrı’ya doğru yöneltilmelidir, aksi takdirde günah işleriz. Ne sanatsal resimler, ne güneşin altında altın gibi parıldayan görkemli binalar, ne de herhangi bir felsefi düşünce sistemi bu dünyada Tanrı’nın görkemini açığa çıkaramaz. Her bir insan Yüceler Yücesi’nin soyundandır ve O’nun suretinin onda görünmesi için çağrılmıştır.

Dua: Kutsal Tanrı, kâinatı yarattın ve onu sabrınla muhafaza ettin. Biz de ancak sende yaşarız. Büyük sevgin için sana teşekkür ederiz. Lütfen, her zaman düşüncelerimizi sana doğru yönlendir. Amin.

Soru 86: Pavlus’un Atinalı filozofların önünde verdiği vaazının ilk üç parçasındaki ana fikir neydi?

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on September 28, 2012, at 11:14 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)