Waters of LifeBiblical Studies in Multiple Languages |
|
Home Bible Treasures Afrikaans |
This page in: -- Albanian -- Arabic -- Armenian -- Bengali -- Burmese -- Cebuano -- Chinese -- Dioula? -- English -- Farsi? -- French -- Georgian -- Greek -- Hausa -- Hindi -- Igbo -- Indonesian -- Javanese -- Kiswahili -- Kyrgyz -- Malayalam -- Peul -- Portuguese -- Russian -- Serbian -- Somali -- Spanish -- Tamil -- Telugu -- Thai -- TURKISH -- Twi -- Urdu -- Uyghur? -- Uzbek -- Vietnamese -- Yiddish -- Yoruba
Previous Lesson -- Next Lesson YUHANNA - Işık Karanlıkta Parlıyor Bölüm 2 - IŞIK KARANLIKTA PARLIYOR (Yuhanna 5:1 - 11:54)
C - İSA’NIN KUDÜS’Ü SON ZİYARETİ (Yuhanna 7:1 - 11:54) KARANLIK IŞIKTAN AYRILIYOR
1. Çardak Bayramında İsa’nın Sözleri (Yuhanna 7:1 – 8:59)
b) Halkın ve Yüksek Meclis’in İsa’ya İlişkin Çelişkili Görüşleri (Yuhanna 7:14-53)YUHANNA 7:21-24 İsa, Yahudilerin, kendisinde kötü bir ruhun olduğu yolundaki suçlamalarına doğrudan cevap vermedi. Toplanan kalabalığa, kendisi hakkında verilmiş olan ölüm hükmünün anlamsız ve zalim bir hüküm olduğunu belirtti. Önderlerin kendisine bu hükmü, Beytesta’daki kötürümü Sept günü iyileştirdiği için verdiklerini hatırlattı. Kötürüme, döşeğini toplayıp sapasağlam evine dönmesini emretmişti. Bir nebze anlayış sahibi olsalar, Rabb’in bu büyük mucizesi, verilmiş olan hükmü geçersiz kılmaya yeterdi. Ardından İsa, bizzat din alimlerinin şeriatı gerçek anlamda yerine getirmediklerini söyledi. Çünkü şeriatta var olan, Allah’la yapılan ahdin sembolü sünnetle, Kutsal’ın istirahatine katılmayı simgeleyen Sept gününün birbiriyle çeliştiğini açıkladı. Aileler çocuklarını doğumlarından sekiz gün sonra sünnet etmek zorundaydılar. Bu durumda, cuma günü doğan bir oğlan çocuğunun cumartesi (Sept) günü sünnet edilmesi gerekiyordu. Sünnet bir iş sayılmıyor muydu? Demek oluyor ki, sırasında şeriatı gerçekleştirmek için şeriata başkaldırmak gerekiyordu. Hastalıklar Yahudilerin gözünde işlenen günahların sonuçları olduğundan, bir hastayı iyileştirmek, onu bedensel ve ruhsal olarak kurtarmak demekti. İsa bu nedenle, yapmış olduğu sevgi hizmetinin mi, yoksa Sept günü bir oğlan çocuğunu sünnet etmenin mi daha önemli olduğuna karar verebilmeleri için halkı akıllarını kullanmaya çağırdı. İnsanların içlerinde sevgisine, gücüne ve kurtarışına anlayış doğurabilmek ve kafalarına çöreklenen şeriat bağnazlığını ortadan kaldırabilmek için İsa, her yolu denedi. Ama tüm çabaları boşunaydı; çünkü zihinleri adeta taşlaşmış, ruhları körelmişti. Adil bir hüküm verebilecek durumda değillerdi. YUHANNA 7:25-27 Kudüslüler tapınağa geldiklerinde toplanmış büyük bir kalabalıkla karşılaştılar. İsa’yı topluluğun ortasında konuşurken görünce, ürktüler. Kendisi hakkında verilmiş olan tutuklama ve idam hükmüne rağmen, O’nun hâlâ hür olduğunu görünce şaşırdılar. Başkentliler, “Romalılar, bunların verdiği idam kararını bile zorla geri aldırdılar galiba” diyerek Yahudi Yüksek Meclisi’yle alay ettiler. Gülerek, “Gelin, gerçek mucizeyi birlikte görelim” dediler, “sözde köşe bucak aranan adam elini kolunu sallayarak kentte geziyor, tapınakta korkusuzca vaaz veriyor. Önderlerimizin bunu önlemeye güçleri yok. Ne büyük zavallılık! Düzen kalmamış, ortalığı anarşi götürüyor. Rahipler bile öyle rezil bir durumdalar ki, kalkıp tartışarak O’nu susturacak bir kişi bile yok aralarında.” Bir başka grup cevap verdi: “Siz hâlâ işin farkında değilsiniz. Belki de önderler O’na iman ettiler, O’nun insanları saptıran biri değil, Mesih olduğunu gördüler.” Yüksek Meclis’in İsa’nın tapınakta öğretişte bulunmasına müdahale etmemesi halkta, kimi meclis üyelerinin İsa’yı izlediği izlenimini uyandırdı. Ortada üçüncü bir görüş daha vardı: Mesih gelmiş olsa, görkemi dünyayı doldururdu; çünkü O sıradan bir insan olamazdı. Oysa bu genç İsa, herkesin tanıdığı köylü bir marangozdu. Beklenen Mesih doğrudan gökten gelecek, insanların arasında dolaşmayacaktı. YUHANNA 7:28-30 Sıradan bir insan olduğunu ileri süren Yahudilerin itirazlarını duyan İsa, öğretişini kesip alaycılara yüksek sesle sordu: “Beni gerçekten tanıyor musunuz? Benim nereden geldiğimi biliyor musunuz? Yüzeysel düşünüyor, özümü kavramak istemiyorsunuz. Beni inceleyin, sözüme kulak verin, Ruhum’da derinleşin; o zaman benim kim olduğumu, nereden geldiğimi anlayacaksınız.” Mesih kendi kendisini göndermedi, ardında -kendisinden kaynaklandığı- gerçek Tanrı vardı. O’nu gönderen Babası’ydı. İsa Babası’yla aynı özden olup, her an O’nunla bir bütündü. İsa izleyicilerine şu kesin sözü yöneltti: “O’nun, meskeni olduğunu iddia ettiğiniz tapınakta olduğunu düşünmenize karşın, siz Allah’ın kim olduğunu bilmiyorsunuz. Rahiplerinizin hepsi kör, çünkü onlar Allah’ı olduğu gibi göremiyor, sözüne kulak vermiyorlar. O nedenle sizler kendi kendinizi aldatıyorsunuz.” İsa sözüne şöyle devam etti: “Oysa ben O’nu tanıyorum.” İsa’nın Tanrı’yı tanıyıp O’nun Baba adını ve sevgisinin özünü bize duyurması, İncil’in ana mesajıdır. Nasıralı, günahsızdı, sürekli Babası’yla mutlak bütünlükte yaşadı. Oysa insanların tümü günahlarından ötürü Kutsal’dan kopukturlar. Kimi dinleyicileri bu sözün anlamını kavradılar. Ardından İsa kendilerini kesin bir biçimde yargılayınca, haykırdılar: “Bu adam tapınağa küfrediyor, bizleri kâfir olmakla itham ediyor.” Öfkeden kudurmuş bir halde galeyana gelip O’nu tutmak istediler; ama hiçbiri Allah’ın Oğlu’na yaklaşamadı. O’nu sanki melekler çevreliyordu. Mesih’in, ölümüyle yeryüzünde tanıklığını vereceği Allah tarafından belirlenmiş özel an henüz gelmemişti. Oğlunun, kendisini insanlığa kurtulmalık olarak sunacağı o anı Baba belirlemişti ve onu hiçbir insan ne geri, ne de ileri alabilirdi. DUA: Rab İsa Mesih, Allah’ı tanıdığın ve Baba’yı bizlere duyurduğun için sana tapınırız. Sana sevinç ve coşkuyla hamd ve şükrediyoruz; çünkü bu duyurun bizi Tanrı’nın çocukları kıldı. İkinci kez doğanların tümüyle birlikte seni yüceltiyor; bağnazlıklarından vazgeçebilmeleri için senden korkanların tümüne Baba adını duyurman için yalvarıyoruz. SORU:
|