Home
Links
Bible Versions
Contact
About us
Impressum
Site Map


WoL AUDIO
WoL CHILDREN


Bible Treasures
Doctrines of Bible
Key Bible Verses


Afrikaans
አማርኛ
عربي
Azərbaycanca
Bahasa Indones.
Basa Jawa
Basa Sunda
Baoulé
বাংলা
Български
Cebuano
Dagbani
Dan
Dioula
Deutsch
Ελληνικά
English
Ewe
Español
فارسی
Français
Gjuha shqipe
հայերեն
한국어
Hausa/هَوُسَا
עברית
हिन्दी
Igbo
ქართული
Kirundi
Kiswahili
Кыргызча
Lingála
മലയാളം
Mëranaw
မြန်မာဘာသာ
नेपाली
日本語
O‘zbek
Peul
Polski
Português
Русский
Srpski/Српски
Soomaaliga
தமிழ்
తెలుగు
ไทย
Tiếng Việt
Türkçe
Twi
Українська
اردو
Uyghur/ئۇيغۇرچه
Wolof
ייִדיש
Yorùbá
中文


ગુજરાતી
Latina
Magyar
Norsk

Home -- Turkish -- Ephesians -- 002 (Letterhead)

This page in: -- Arabic -- English -- German -- Indonesian --TURKISH

Previous Lesson -- Next Lesson

EFESLİLER - Ruh'la Dolun
Mesihin İncilinde Pavlusun Efeslilere Mektubu

Zamanın geleneklerine göre mektubun giriş bölümü (Efesliler 1:1a)


Efesliler 1:1
1 Tanrı’nı istemiyle Mesih İsa’nın Elçisi olan Pavlus ’tan, ...

Mektubun yazarı

Pavlus Efeslilere ve Roma Eyaleti “Asya’ya” gönderdiği mektupta Sami dilinden gelen asıl adını kullanmamıştır. Ebeveyni ona, İsrail’in ilk kralı, Benjamin oymağının en güzeli ve herkesten bir kafa daha uzun olan Saul’un adını vermişti. (I.Samuel 9/2)

Diri Mesih parlak yüceliğiyle, Şam yolu üzerinde Pavlus’a kendisini gösterdiğinde, fanatik takipçi şaşkınlıkla yere kapanmış ve titreyerek: “Sen kimsin ya Rab?” Dirilen düşmanını öldürmedi, bunun yerine kutsal adını açıkladı: ,,İsa !” Yerde yatan hemen anlamıştı, Yüksek Kurul tarafından yargılanıp, lanetlenen ve çarmıha gerilen yaşıyordu. Cesedi çürümemişti. O dirilmiş ve yücelik içinde var olmuştu. Ben artık bir hiçim. Yasalara bağnazca bağlanmakla ne kadar da yanılmışım. Benimle beraber, Nasıralı İsa’ya inananları takip eden birçok Yahudiler de aynı yanılgı içine düşmüş. Saul’un dünya görüşü ve Yasalardan beklediği adalet kavramı bir anda alt üst olmuştu. O artık yaşamının yeni ve gerçek ölçüsünü diri ve yüce İsa’da bulmuştu. Bir kaç yıl sonrada adını “küçük, az ve aşağı” anlamına gelen Pavlus olarak değiştirecekti. Artık büyük, saygıdeğer ve önemli bir kişi olarak görünmek istemiyor, kendisini ruhu parçalanmış bir insan olarak niteliyordu. Pavlus, Timoteos’a yazdığı mektupta, bir zamanlar, Tanrı’ya sövdüğünü, O’nu hor gördüğünü ve büyük bir günahkâr olduğunu, ancak diri Rab İsa’nın onun bilgisizce davrandığını bildiğinden kendisini bağışladığını söylüyordu. (I.Timoteos 1/12-17)

İsa Mesih’in bir Elçisi

Pavlus, Rabbinin onu hak etmediği halde bağışladığını şaşkınlık içinde algıladı Pavlus üç gün oruç tuttu, tövbe etti, suyla vaftiz oldu ve tüm günahlarından arındı, Kutsal Ruh’un gücünü aldı. (Elçilerin İşleri 2/38-39; 9/17-18) Pavlus Yahudi olmayan ulusların Elçisi olarak eşsiz iletisini, Sezariye’de Kral Agrippa önünde verdi: “ Ben sen kimsin ya Rab?” dedim. Rab “ Ben senin eziyet verdiğin İsa’yım” diye yanıt verdi. Doğrul ve ayağa kalk. Sana görünmemin nedeni şu:” Bende gördüğün ve sana göstereceğim konularda seni hizmet sunmaya ve tanıklıkta bulunmaya atadım. Seni kendilerine göndereceğim halktan ve uluslardan kurtaracağım. Onların gözlerini açman, onları karanlıktan ışığa ve şeytanın egemenliğinden Tanrı’ya döndürme için seni gönderiyorum. Öyle ki, günahların bağışlanmasına kavuşsunlar ve bana iman ederek kutsal kılınanlar arasında yer alsınlar.” (Elçilerin İşleri 26/15-18)

Bu açıklamasıyla Pavlus ayrıca, Yunancadaki apostel sözcüğünün Elçi veya elçi anlamına geldiğini de bildiriyordu. O bu göreve kendi kendisini getirmemiş, diğer Elçiler veya Yüksel Kurul tarafından da atanmamıştı. Diri Rab ona bizzat görünmüş ve ona görevini bildirmiştir. Pavlus diri İsa’ya karşı bire bir sorumluluk taşıyordu ve bu nedenle O’nun sürekli koruması ve yönetimi altındaydı. Ulusların Elçisi, bir dünya hükümdarları tarafından göreve getirilmiş siyasi bir elçi değildi. O kendisine verilen dünyasal boyutlara sahip ruhsal görevi, yetkisi, sevgisi ve bilgeliği sayesinde başarı ile yerine getirmişti. Birinci görevi Yahudi olmayanların gözlerini açmak, onların günahlar içinde kaybolmuşluklarını vurgulamak, şeytanın karanlığından Tanrı’nın kurtaran aydınlığına dönmelerini sağlamak, böylece, günahlarından arıtan bağışlamayı ve ruhsal açıdan yenilenmelerine olanak tanımaktı.

Mesih kimdir?

Pavlus mektubunda kendisini Mesih’in elçisi olarak tanıtır. Bu tanımlamayla Eyaletin başşehrindeki Yahudilere, Nasıralı İsa’nın hasretle beklenen Mesih olduğunu bildirir. İbranicedeki “Messias” ve Yunancadaki “Hiristos” sözcüklerinin anlamları aynıdır. Her ikisi de “Mesh edilmiş” demektir. İsa Nasıra sinagogunda yaptığı konuşmada, Eski Antlaşma’nın, gelecek olan Mesih hakkında verdiği işaretleri şu şekilde yorumlamıştır: “ Rab’bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Sevindirici Haber’i iletmek için mesh etti. Tutsaklara serbest bırakılacakların, körlere gözlerinin açılacağını duyurmak, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak ve Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için beni gönderdi.” Kitabı kapadı, görevliye geri verip oturdu. Sinagogda herkesin dikkati O’na çevrilmişti. İsa onlara anlatmaya başladı; “Bugün, dinlediğiniz bu Kutsal Yazı yerine gelmiştir.” (Luka 4/18-21)

İsa bu işaretle dolaylı olarak Kutsal Üçlünün birliğine tanıklık etmişti, buna göre Yahova, O’nun Ruhu ve gelecek olan Mesih her zaman aynı cevhere sahiptirler ve öyle de kalacaklardır. (Yuhanna 10/30) İsa, Kutsal Ruh aracılığıyla Meryem’den doğmuş olsa da, görev donanımı, bizim yerimize Ürdün Irmağında Yahya tarafından vaftiz edilmesinden sonra, Kutsal Ruh’un O’nu mesh etmesi sonucu almıştır. (Matta 3/13-17) Mesih’in özel görevi, Sevindirici Haber’in yoksullara ve acı çekenlere iletilmesidir. Zenginler, güzeller, güçlüler, akıllılar ve bazı sofular buna gereksinme duymadıkların sanarlar. Oysa Mesih kaybolmuşu aramak ve onu kurtarmak için gelmiştir. (Matta 18/11; Luka 19/10)

On iki öğrenci arasından, Mesih’in bu özelliğini ilk fark eden Petrus’tur. Şöyle der: ” Sen Mesih’sin, diri olan Tanrı’nın Oğlu’sun.” İsa ise onu şöyle yanıtlar: “ Ne mutlu sana, ey Yunus oğlu Simun, çünkü bunu sana açan et ve kan değil, göklerdeki Babam’dır.” (Matta16/16-17)

İsa’nın bu sözleri, O’nun Mesih’le ilgili verdiği işaretleri anlamak için insani algılamanın tek başına yeterli olmayacağını, diri Tanrı’nın dolaysız iletileri olmaksızın bunları asla çözemeyeceğimizi bildirir. Rab İsa ayrıca, Kilisesini Petrus’un bu algısının üzerine kuracağını, ulusların politik, sosyal veya felsefi düşüncelerini göz önünde tutmayacağını sözlerine ekledi. (Yuhanna 18/36)

İsa elleri bağlı olarak kendisini suçlayan Yüksek Kuruluna çıkartıldığında, baş kâhin ona şöyle seslendi: “ Diri olan Tanrı adına seni ant içmeye çağırırım. Bize söyle! Sen Tanrı’nın Oğlu Mesih misin?” İsa şöyle yanıtladı: “ Söylediğin gibidir. Ama size diyorum ki, bundan sonra İnsanoğlu’nu Tanrı gücünün sağında oturur ve göğün bulutları üstünde gelirken göreceksiniz.” Bunun üzerine baş kâhin giysilerini yırtarak bağırdı; Sövüyor! Bundan böyle tanıklara ne gerek var? İşte sövdüğünü işittiniz. Yargınız nedir?” Oradakiler” ölümü hak etti ” diye yanıtladılar. O zaman O’nun yüzüne tükürdüler, yumrukladılar. Bazıları da O’nu tokatlayarak “ Bize peygamberlikte bulun bakalım, ey Mesih” dediler. “Kimdir sana vuran?” (Matta26/63-67)

İsa o zamana kadar Yüksek Kuruldan hiç kimseyi ziyaret etmemiş ve herhangi bir üyeye Sevinçli Haber’i bildirmemişti. 71 Üyeden yalnız birisi O’nu gece görmeye gitti. (Yuhanna 3/1-2) Halkı isyana teşvik etmekten suçlanan İsa, hâkimlerin önüne çıkartıldığında, baş kâhin Kayafa O’na “Tanrı’nın Oğlu Mesih sen misin?” diye sorunca kadar ağzını açmadı. Ancak bu fırsatı kaçıramazdı ve baş hâkime şunları söyledi : “Doğru konuşuyorsun ama bildiğine ve konuştuğuna inanmıyorsun, oysa ben Daniel ’e göre kendisine güç, onur ve hükümranlık verilecek, (Danyal 7/13-14) tüm ulusların ve çeşitli diller konuşan insanların hizmet edecekleri İnsanoğluyum. Sizler beni sevginizden dolayı öldüreceksiniz, ama cehennemden de göreceğiniz gibi, ben gücün sağında oturuyor olacağım. Çünkü Davut benim için kehanette bulundu. “Rab efendime; Ben düşmanlarımı ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur” diyor. (Mezmur 110/1) Sizler benim bir sanık olarak, Tanrı’nın adlarından birini söylememe izin vermiyorsunuz. Ancak ben size O’nun kim olduğunu bildireceğim. O her şeyi yaratan ve her şeyi alan temel güç ve yüceliktir. O olmazsa kurucu güç olmaz. O beni onurlandıracak ve bana sağında yer verecektir. Çünkü ben eşsiz kefaret ölümümle, kokuşmuş dünyayı O’nla barıştırdım. O bana yeryüzünde ve gökyüzündeki tüm güçleri sundu. ( Matta 11/27; 28/18) Ve ben Danyal ’in bildirdiği gibi, ölülerin ve canlıların hâkimi olarak bir bulut içinde gökyüzünden ineceğim.

Sanhedrin’nin halk temsilcileri ve hâkimler, İsa’nın bu mesajını hemen aldılar. Elleri bağlı İsa onların önünde egemen olmayı, dolaylı olarak önünde diz çökmelerini, O’na dua edip, bağışlanmak için yalvarmalarını istiyordu. Bu nedenle O’nu oy çoğunluğuyla ölüm cezasına çarptırdılar, yüzüne tükürdüler, tokat attılar. Oysa gerçek Yüksek Kâhin İsa, çarmıhta bile onlar için dua ediyordu. “Baba onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.” (Luka 23/34)

Pavlus Şam’da dirilmiş Mesih’i tüm yüceliği içinde görmüştü. Yazdığı on üç mektupta kırk defadan fazla O’nun geleceğini bildirdi. (Romalılar 13/11-12;

Filipililer 4/5; vd) O’nun otoritesi ve gücüyle ölüler dirilecek, mahşer O’nun saygınlığıyla gerçekleşecektir. (I.Korintoslular 3/13; 4/5; II. Korintoslular 5/10; ) Mesih Rab ve egemendir. O karara ilişkin kehanette bulunmuştur ve sağındakine şöyle seslenecektir: “Gelin, Babamın kutsadıkları, dünyanın kuruluşundan bu yana sizler için hazırlanan hükümranlığı mirası alın.” (Matta 25/34) Aynı zamanda solunda oturana da şunları söylemek zorunda kalacaktır: “Çekilin önümden lanetliler, iblise ve meleklerine hazırlanan sonsuz ateşe gidin!” (Matta 25/41)

Pavlus Mesih’in tüm Yahudi olmayan uluslara gönderdiği Elçisi ne elçisiydi. O üstlendiği misyonerlik görevini büyük bir titizlikle, dirilen Rabbi’nin isteklerine, bağışlayıcılığına ve barışına tanıklık ederek, O’nun esenliğini birçok inanana vererek gerçekleştirmiştir. Onun Tanrı ve Mesih adına başlattığı barıştırma görevi, bugün bile büyük bir güçle sürmektedir.(2.Korintoslular 5/20)

Yeni Antlaşma’nın 27 Metninde, İsa’nın sıfatı Mesih sözcüğü karşımıza tam beş yüz altmış dokuz kez çıkar. Bunları okuyan, üstünde kafa yoran ve dualarında kullananlara ne mutlu!

İsa’yı gerçekten tanıyor muyuz?

Dünyadaki tüm diğer isimleri gölgede bırakacak bu isim, melek Cebrail tarafından, yeni doğan bebeği evlat edinen Yusuf’a bildirilmişti.” Ey Davut oğlu Yusuf! Meryem’i kendine eş olarak almaktan çekinme. Çünkü onda oluşan Kutsal Ruh’tandır. Bir oğul doğuracak, O’nun adını İsa koyacaksın. Çünkü O halkını günahlardan kurtaracak.” (Matta 1/20-21) İsa , “Yahova, yardım et ve kurtar” anlamına gelir. Bu adın dildeki uzantıları, Eski Antlaşma’daki yüzlerce zaman edatlarında ve ana sözcükte karşımıza çıkar.

İsa Tanrı’nın Kuzusu olarak gelmiş ve gelecek tüm halkların günahlarını üslenmiş, onlar adına cezalandırılmıştır. Böylece kendi halkının da her tür günahını yüklenmiş oluyordu. Geçmişteki günahları nedeniyle, Yahudiler için tekrar ölmesine gerek yoktu. O halkının esenliğini gerçekleştirmiştir. Ne acıdır ki, halkının büyük bir kesimi O’nun esenliğine karşı ilgisiz kalmış, bilerek veya bilmeyerek bağışlayıcılığına karşı çıkmıştır. İsa adının anlamına uygun olarak, halkını günahlarından arındırmıştır.

Pavlus, kimin İsa’nın halkına ait olduğunu, üstünü çize çize tanımlamıştır. “Çünkü dışarıdan Yahudi olan gerçek Yahudi değildir, ne de bedence dıştan sünnetli olmak gerçek sünnetliliktir. Tam tersine, gerçek Yahudi içten Yahudi olan, yüreği sünnet edilmiş olandır. Yasa’da yazılanlara değil, Ruh’a uyandır.(Romalılar 2/28-29) Bunun anlamı, İsa’nın halkına yalnız yeniden doğmuş Yahudilerin mi kabul edileceğidir? İsa’nın on iki Elçisin sözcüsü olan Petrus, otoritesi ve Tanrı’nın ona verdiği yetkiyle, kiliselerde kimin İsa’nın halkından sayılacağını belirtmiştir. “Ama sizler Tanrı tarafından “seçilmiş bir soy, kralın kâhinleri, kutsal ulus, Tanrı’nın öz halkısınız.” Sizleri karanlıktan şaşılacak ışığına çağıranın erdemli işlerini çağrıldınız. Bir zamanlar “Halk” değildiniz, ama şimdi “Tanrı’nın halkısınız; bir zamanlar “Merhamet edilmeyenlerdiniz” şimdi ise “”Merhamet edilenlersiniz.”''(1.Petrus 2/9-10)

Aynı şekilde Elçi Pavlus da, İsa tarafından olay yaratacak gerçeği yaymak ve gerçekleştirmek için elçi olarak seçilmişti.

İsa’nın sözleri arasından bir anket sonucu belirlenen, her yaşta insana yardımcı olabilecek aşağıdaki sözleri en fazla oy alan söz olmuştur.”Ey bütün yorgunlar ve yükleri ağır olanlar! Bana gelin. Sizleri dinlendiririm. Boyunduruğunuzu takının, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşacaktır. Çünkü boyunduruğum kolay taşınır, yüküm de hafiftir.” (Matta 11/28-29) Günümüzde, düşündüğümüzden çok daha fazla insan içten ve dıştan rahatsız edilmekte, sırtlarına binen yükten ve günahlarla acı çekmektedir. İsa’nın onlara bu sorunlarından kurtulabilmeleri için getirdiği bir çözüm vardır; O’nun boyunduruğu girmek. O göksel Babası ile beraber bu boyunduruğun altına girmiştir. Kendi isteklerinden feragat etmiş, Babası’nın adımlarına ayak uydurmuştur. İkisi bu gün de, dünyayı kurtarmak ve esenlik getirmek için çalışmaktadırlar. Yüreğinde huzur isteyen kişi, İsa’nın yumuşak huyluluğunu ve alçak gönüllülüğünü kabul etmeli, O’nu yaşamalıdır.

Bir kilise yardım evinin yöneticisi, genç ve ihtiyar rahibelerin dile getirdikleri sorunları karşısında şu sözleri söylemiş.” Aşağıdan geçen yol her zaman açıktır.” İsa’nın boyunduruğu altında hizmet etmek isteyen herkes, O’nun adımlarına, hızına ve gittiği yöne uyum sağlamak zorundadır, aksi halde boynunu kırabilir. Burada İsa onu boyunduruğu ile birlikte taşımaya hazırdır, bunu bir fille bir karıncanın aynı boyunduruğun içine girmek zorunda olmalarına benzetebiliriz.

Pavlus, İsa’nın boyunduruğuna girerek, yolundan, kullandığı yöntemlerden ve gitmeyi düşündüğü yönden tamamen feragat etmiştir. O uzun yıllar sürecek tutukluluğunda bile, yumuşak huyluluğundan ve alçak gönüllüğünden taviz vermeden yaşadı. Uysallığı sayesinde, İsa tarafından dünyadaki tüm uluslara Elçilik yapmaya çağrıldı. Pavlus Rabbinin yolunu ve kendi yaşayış biçimini nasıl yorumladığını, Filipi kilisesine yazmış olduğu mektupta anlatır. “ Birinizin öbürüne karşı düşüncesi Mesih İsa’nın düşüncesine benzer olsun. O Tanrı’ya özdeş olduğu halde, Tanrı’ya eşit olmayı bir hak saymadı. Tam tersine, kendine özgü yücelikten soyundu, insan benzeyişinde doğarak kul özdeşliğini aldı. İnsan biçimine bürünerek kendini alçalttı. Ve itaat ederek ölüme dek, haç ölümüne dek yürüdü. Bu nedenle Tanrı O’nu çok yüceltti. Ve O’na her addan üstün olan adı bağışladı. Öyle ki, İsa adına gökteki, yerdeki ve yer altındaki her varlık diz çöksün. Ve her dil İsa Mesih Rab’dir diyerek Baba Tanrı’nın yüceliği için tanıklık etsin. (Filipililer 2/5-11)

Çad’ta katıldığımız bir seminer sırasında Müslümanlar bize, Hıristiyanların Müslümanlardan daha iyi mi olduğu soruldu. Biz İsa’nın yönetiminde, her iki kültürde de babaların çocuklarını yaşamda iyi bir yere getirmek için gayret ettiğini söyledik. Onlara zarar vermek isteyen bir düşman belirirse, o zaman ne yaparız? Kuran onlara “düşmanını nerede görürsen orada öldür diye buyurmaktadır. (Bakara Suresi 2/191) Oysa İsa şöyle der: “ Düşmanlarınızı sevin ve size baskı yapanlar için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız. (Matta 5/44-45) Bizim Tanrımız alçakgönüllüdür. Yumuşak huyu ve alçak gönüllülüğü O’nun bize olan büyük sevgisini yansıtır.

İsa’nın izinden giden O’na benzemeye başlar. İsa adı yeni Antlaşma’da dokuz yüz yetmiş beş kere geçer. Yeni Antlaşma’nın Yunanca metnini, noktası ve virgülüne kadar iyi tanıyan Profesör Adolf Schlatter, yaşamının son yıllarında

“İsa’yı tanıyor muyuz?” adlı bir kitap yazmıştır. Burada yazar, ülkesindeki Hıristiyanlara İsa’yı anlamaya çalışmamalarını, bunun yerine O’nun karakterine, sözlerine ve yaptıklarına daha derin biçimde bağlanmaya hazır olmalarını anlatır. Şayet İsa’yı tanımak istiyorsak, O’nun sözlerine göre yaşamalıyız.

Bir ilkokulda çocuklar “İsa kimdir?” konulu bir kompozisyon yazacaklardı. Hepsi ter içinde kalarak, Sevinçli Haber’den akıllarında kalanları sıralamaya başladılar. Ancak bir kız çocuğu yalnız bir cümle yazdıktan sonra kalemi bıraktı. Öğretmen şaşkınlıkla, kızın Meryem’in Oğlu İsa hakkında başka şeyler bilip bilmediğini öğrenmek istedi. Oysa kız; Yazdığım şey bana yeter dedi. Peki, kız defterine ne yazmıştı? “ İsa benim esenliğimdir.” (Matta 11/25-26)

Tanrı’nın isteklerine uymak

Efes ve civarındaki kiliselerde, İ.S.63 yılında Pompeius’un Yeruşalim’i almasından sonra, Roma İmparatorluğunun sunduğu coğrafi ve iktisadi olanakları tanımaya başlayan, şaşırtıcı fazlalıkta liberal Yahudi ve Yahudilikten gelme Hıristiyan bulunmaktaydı. Bu kimseler Pavlus’un Mesih’in Elçisi olduğunu söylemesini yeterli görmemekte, Elçinin Eski Antlaşma’nın Tanrısı tarafından da seçildiğinin kanıtlarını görmek istiyorlardı. Şayet böyle bir belge yoksa Elçinin görevinde tanrısal yetki bulunmuyor demekti. Pavlus kendisinde istenilen kanıtı Tanrı’nın hem İsa Mesih’e, hem de kendisine vermiş olduğu işaretlerle vermeye çalışıyordu. Mesih Samiriye’de öğrencilerine açıkça bildirmişti.” Benim yiyeceğim, beni gönderenin işini yapmak ve işini tamamlamaktır. (Yuhanna 5/34) Veda konuşmasında Filipus’a şöyle seslenmişti. ”Ben Baba’dayım, Baba da bendedir. Buna inanıyor musun? Size söylediğim sözleri kendiliğimden söylemiyorum. Bende yaşayan Baba kendi işlerini yapmaktadır. (Yuhanna 14/10-11)

Tanrı ile Mesih arasında tam bir istek uyumu, amaçları, buyrukları ve mucizelerinde eksiksiz ahenk söz konusudur. Bu olgu, İsa’nın kendisini şartsız kayıtsız Babası’nın isteklerine teslim ettiği Getsemane Bahçesinde ettiği duada kendini özellikle belli eder.(Matta 26/39-44) Mesih’in ve Tanrı’nın istekleri mutlak bir birliktelik içinde olduklarına göre, Pavlus’un da Mesih’e ilişkin iletileri diri Tanrı tarafından verilmiş mesajlardır.

Pavlus mektubunun giriş bölümünde, sözlerinin ve işlerinin kendisinin insani arzularıyla olmadığını, isteklerinin ve ümitlerinin zaten ön planda bulunmadığını, bunların dünyanın yaratıcısı ve Birliğin Tanrısı Yehova’ya ait olduklarını ve öyle de kalacağını bildiriyordu. Hapishanede olması bile Mesih’in elçisi için Tanrı isteğinin tecellisinden başka bir şey değildi. Onun planlaması, günümüzde yapılması gereken işlerimizi takvimde işaretlememize hiçte benzememekteydi. Ne mutlu Tanrı’nın ve O’nun Mesih’inin isteklerini şartsız kabul edene!

Dua: Göklerdeki Babamız, Oğlun İsa’nın fanatik Saul’u durdurduğu, bağışladığı ve onu Yahudi olmayan uluslara elçi olarak gönderdiği için sana yürekten teşekkür ediyoruz. Senden bu gün de hizmetkârlarını İsa Mesih adına umutlarını yitirmişlere göndermeni istiyoruz. Âmin

Sorular:

  1. Saul, İsa Mesih için çıktığı görev gezisi sırasında adını niye “Pavlus” olarak değiştirdi?
  2. Elçi sözcüğünün anlamı nedir?
  3. Yeni Antlaşma’ya göre ”Mesih” ne demektir?
  4. İsa’yı arkadaşlarına nasıl anlatırsın?
  5. Tanrı’nın senin yaşamındaki isteği nedir?

Top

www.Waters-of-Life.net

Page last modified on February 03, 2018, at 05:02 PM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)